yenişarbademli
  ŞİİRLER
 


LAZIM

Allah rızası için çıkıp yola
Herşeyi önceden sezecek lazım.
Hedefe varmadan vermeyip mola
Sorunları tek tek çözecek lazım.

Halkla bütünleşip halka karışıp
Yalnız halka hizmet için yarışıp
Her zaman her yerde başa güreşip
Gönülden gönüle gezecek lazım.

Zor diye bir şey yok, mutlaka olur
İşin yolunu yordamını bilir,
İmkansız ise biraz zaman alır
Diyerek, bir destan yazacak lazım.

Eşi benzeri olmayacak alemde
Kalmayacak hiçbir işi kelamda
Kendi öz babasını bir kalemde
Tereddüt etmeden çizecek lazım.

Şahsi menfaat olmadan tasası
Halka hizmet düşüncesi esası,
Elde daim adaletin asası
Eleyip elekten, süzecek lazım.

Gayet mütevazi, kibirden uzak
Herkese açmayı bilecek kucak
Birlik ve beraberliğe kim tuzak
Kurarsa kursun, bozacak lazım.

Ergün’üm yeter, açmayalım daha
Bana ne deyip, geçmeyelim daha
Laf olsun diye seçmeyelim daha
Müstehaktır bizi düzecek lazım.

26.02.2008/Konya



ZİHNİYET 

Memleketi bu duruma getiren,
Kediye ciğeri veren zihniyet
Her bir türlü güzelliği bitiren,
Bedava mezara giren zihniyet.

Adını yazmaktan, bilmekten aciz
Evinin yolunu bulmaktan aciz
Üç koyunu güdüp, gelmekten aciz
Çobanı padişah gören zihniyet

Şahsi menfaat uğruna planlar
Bu uğurda caiz olmuş yalanlar
Üsküdar’ı geçmiş atı olanlar
Hedefe kestirme varan zihniyet

Herkes doğru yolda, saptığımız yok
Konuşmaktan öte yaptığımız yok
Bilenlerden bir şey kaptığımız yok
Daima yıkmaya vuran zihniyet

İlim, teknik, siyaset, her hususta
Her birimiz her konuda tam usta
Rağbet edenlere kürk ile posta
Takdir edip selam duran zihniyet

Dünyada örneği yok, bize has
Herkes kendi oğluna veriyor pas
Siyaseti babadan oğla miras
Kabul edip, reva gören zihniyet

Makamlar mevkiler piyango gibi
Kime çıkarsa oluyor sahibi
Olmak için her yarışın galibi
İlk yumruğu önce vuran zihniyet

Takdir sizlerin ne dersiniz deyin,
Kimi isterseniz yerine koyun,
Ergün’ü ayırmayın başta sayın
Kendini suçtan ayıran zihniyet.

03.02.2008/Konya

DAVACIYIM SENDEN

Yıllar sonra bu kalemi elime 
Aldıran sensin, davacıyım senden,

Bulamazken yazacak tek kelime,
Bulduran sensin, davacıyım senden.
 
Yirmi yıldır tutar iken yasını,
Unutmaya başlamışken sesini,
Bağlamamda altı telin pasını
Sildiren sensin, davacıyım senden.
 
Gençlik gitti elden yaş buldu kırkı,
Bilmem çevirir mi gücüm bu çarkı,
Gönlüme endişe yeniden korku,
Saldıran sensin, davacıyım senden.
 
Söndürüp ateşi, çevirip küle,
Dumanı üfleyip vermişken yele,
Yeniden beni bir güzel hayale,
Daldıran sensin, davacıyım senden.
 
Temizleyip gönlümdeki taşlığı,
Sayfayı çevirip koyup başlığı,
Umut ile satırları boşluğu,
Dolduran sensin, davacıyım senden.
 
Ergün’üm karşıma çıktın aniden,
Senin de farkın yok mu O caniden,
Hayır dersen eğer beni yeniden,
Öldüren sensin, davacıyım senden.
 
20.01.2005 Ankara


  
      

                   KALMAMIŞ

Yenişar’ı dolaştım karış karış,

Üyücekten girdim Seki kalmamış,

Orman olmuş, üzüm bağları Geriş,

Çıbıklar kurumuş, kökü kalmamış.

 

Milli park demişler, kalmamış dışı,

Vatandaşın hepten bozulmuş işi,

Domuz sürüsü sarmış, dağı taşı,

Tüfekler paslanmış; sıkı kalmamış,

 

Tarlayı sürmeden tohumu eksen,

Filiz verirdi, kuru dalı diksen,

Seyrettim hemen hemen, yüzde seksen,

Gen kalmış arazi, beki kalmamış.

 

Üstüne atmayla kendince giden,

Ne öküz kalmış, ne de öküz güden,

Motorlu vasıtalar olmuş neden,

Çiftinden vazgeçtim, teki kalmamış,

 

Dibe vurmuş, çıkamamış yüzeye,

Yenik düşmüş, teknolojik düzeye,

Kağnıdan eser yok, konmuş müzeye,

Pulluğun sürgenin, oku kalmamış.

 

Meydan okurken mevsime yıllara,

Gübre olurken bahçelere bağlara,

Kanalizasyon döşenmiş yollara,

Tersikler kurumuş, koku kalmamış.

 

Koca arık boyundaki yünekler,

Yok olmuş köy odaları, konaklar,

Haranı, dığanlar, bakır çanaklar,

Cami önündeki soku kalmamış,

 

Evlerin şekli, yapısı değişmiş,

Pencere, tavan, kapısı değişmiş,

Değişmeyen yok, hepisi değişmiş,

Üzüm serilirdi lökü kalmamış,

 

Örtmealtı, odun damı denilen,

Odun, çıra, vesair şey konulan,

Gerektiğinde cenaze yünülen,

Evlerin bitişik eki kalmamış.

 

Nişanlar, düğünler bir tuhaf olmuş,

Teknoloji gelmiş, çareyi bulmuş,

Kına odunu yerini tüp almış,

Adetler, oyunlar baki kalmamış,

 

Adetler, gelenekler, töreler hep,

Kendi kendine mi yok oldu acep?

Unutulmuş her ne idiyse sebep,

Tarihten hatıra, doku kalmamış,

 

Çoluk çocuk, herkesin çebinde,

Bulunurdu, ya da azık kabında,

Ceviz taşlayıp, oyardık dibinde,

Namtı, bıçak, küçük çakı kalmamış,

 

Aradım vardır diye en azından,

Bazen hottu, bazen fistan bezinden,

Lanet olsun, naylon poşet yüzünden

Azıkkabı denen çıkı kalmamış,

 

Cevabını bilene benim sorum,

İyi mi, kötü mü, siz yapın yorum,

Ergün'üm bana göre böyle durum,

Eskiden eser yok, dıkı kalmamış.

 

29.09.2007 Yenişarbademli.


ŞU GÖNLÜM

13.03.2007-Ankara

 

MAZİYE BAKIŞ

Çok değil, yirmi, otuz, ya da kırk yıl,
Düşündükçe kabul etmiyor akıl,


Olmazsa olmaz, her şeyin başıydı,
Sofraların ekmeğiydi, aşıydı.


Yoktu sanki kullanılmayan saha,
Biçilemezdi kıymetine paha,


Bir çift öküzü olmayan ev yoktu
Öküzü olanların karnı toktu.


Yüke dair her ne varsa çekimi,
Öküzleydi her bir şeyin ekimi.


Öğrenik öküz çiziden giderdi,
Acemi ise bir kişi yederdi.


Kağnı onun çektiği araç adı,
Mazi oldu şimdi, doldu miadı.


Kağnı deyip geçmeyin yaptığı iş,
Taşımacılıkta ona yoktu eş.


Yüküne göre çeşitleri vardı,
Ne taşıyacaksa onu koşardı.


Dağa, taşa, tomruğa ve oduna,
Tomruk kağnısı denirdi adına.


Uzun ve geniş araç gibi olan,
Ot, yonca, kamış gibi çok yük alan.


Kanatlı kağnı denen geniş tipi,
Harmanda çekmeye yarardı sapı.


Toprak, kum, genellikle ters çekmeye,
Önden kaldırılarak hızlı dökmeye,


Arkası geniş, önü biraz dardı,
Römork gibi sele denen vardı.


Yasaktı her bir yere gidilmesi,
İzne tabiydi öküz güdülmesi.


Öğle saatinde üç beş saatlik,
Eve kapamak şart idi üstelik.


Nedeni o vakitte gici tutar,
Hayvana işkence ölümden beter.


Deşdivan adı verilen bir adam,
Azrail misali idi bence tam.


Otlu diye yasak yere  geçenler,
Kurtulurda deştivandan kaçanlar.


Yakalarsa eğer neler yapardı,
Dövmekle kalmaz, öküzü kapardı.


Şimdilik bu kadar şiirin sonu,
Bu yazdıklarım ancak yüzde onu.


Dilim döndüğünce yazdım kabaca,
Tek bir örnek var mı şimdi acaba?


Yazdıklarım ERGÜN'ün gözlemidir,
O günlere duyulan özlemidir.


21.09.2007

 

TÜRKÇE YAZ, TÜRKÇE KONUŞ
 
Türkçe adresle posta gitmiyor mu?
Yüz elli bin kelime yetmiyor mu?
Yoksa bak!Türkçe para etmiyor mu?
         Yabancı dili savunma karşımda,
         Türküm diyerek övünme  karşımda,
 
Ne işi var sandın dağın başında,
Dağdaki it bile dili peşinde,
Dilini kullanıyor her işinde,
       Yabancı dili savunma karşımda,
       Türküm diyerek övünme karşımda.
 
Ha İngilizce, ha kürtçe, farkı ne?
Aynı soy değil mi bunlar, ırkı ne?
Türkçe yazmaktan utanç, korku ne?
       Yabancı dili savunma karşımda,
       Türküm diyerek övünme karşımda.
 
Yabancı dil öğrenme, bilme, bakın
Demiyorum! Yanlış anlama sakın.
Bir, beş değil, on dil öğren velakin,
       Yabancı dili savunma karşımda,
       Türküm diyerek övünme karşımda.
 
Türk isen eğer, daima yazın da,
Türkçe olmak zorundadır sözün de,
Değeri yok ise eğer gözünde,
       Yabancı dili savunma karşımda,
       Türküm diyerek övünme karşımda.
 
Ne olacakmış deme, cahil cahil,
Bir milleti millet yapan, iyi bil!
Vatan, bayrak, din ve konuştuğu dil.
       Yabancı dili savunma karşımda,
       Türküm diyerek övünme karşımda.
 
E-posta adresi bilirsen eğer,
Öz adına, soyadına eş değer,
Senin bir parçan o, sanki akciğer,
       Yabancı dili savunma karşımda,
       Türküm diyerek övünme karşımda,
 
Alkol gibi aynı, damlası zarar,
Azı da çoğu da bir, aynı karar,
Tek bir konuda var mı sana yarar,
       Yabancı dili savunma karşımda,
       Türküm diyerek övünme karşımda.
 
Asla olmaz bu işin azı, çoğu,
Yemedim, kokladım der gibi boku,
Sonunda çıkar bu işlerde koku,
       Yabancı dile savunma karşımda,
       Türküm diyerek övünme karşımda.
 
Her Türküm diyen eğer Türk olsaydı,
Türklüğün ne olduğunu bilseydi.
Ah!, ah! yeterdi bir gün Türk kalsaydı,
       Yabancı dili savunma karşımda,
       Türküm diyerek övünme karşımda.
 
Bilmiyordum, özür de, gaflet derim.
Tamam önemli olan, niyet derim.
Ama savunursan, ihanet derim,
       Yabancı dili savunma karşımda,
       Türküm diyerek övünme karşımda.
 
Hepsi bu değil dur! bunlar bir kısmı,
Madalyonun ön yüzündeki resmi.
Bu destanı yazanın ERGÜN ismi,
       Yabancı dili savunma karşımda,
       Türküm diyerek övünme karşımda.
 
02.11.2007-Konya.

           GELİYOR
Teknoloji, pek çok zoru bitirdi
Eyvallah , selam veresim  geliyor.
Velakin, neleri aldı götürdü
Hesabını da  sorasım geliyor
 
Yararlarını sayar isem tek tek
Yazmakla bitmez ki, zaten  yok gerek
Ama bilerek ya da bilmeyerek
Zararını da göresim geliyor
 
Mesela internet, sanki mucize
Ne imkanlar tanıyor bakın bize
Anında yazı yazıyorum size
Lakin düşünüp durasım geliyor
 
Dün Karaağaç’a giderken yaya
Bugün moda oldu gitmek uzaya
Ne biliyim istiyor, gönül bu ya
Düşüp yollara yorasım geliyor
 
Toplam yüz daire, ev tuttum yeni
Altı ay oldu tanıyan yok beni
Nasıl özlemesin bu gönül seni
Vallahi her gün göresim geliyor
 
Selam vermeyi almayı unuttum
Suratlar asık, gülmeyi unuttum
Hayattan bir zevk, almayı unuttum
Dost meclisine varasım geliyor
 
Şiirlerle methiyeler düzerek
Saatlerce yazdığım özenerek
Mektup yerine, şimdi mesaj çek
Bu telefonu kırasım geliyor
 
Yazdıktan sonra beklediğim
Hem okuyum, hem kokladığım
Bu güne değin hala sakladığım
Zarfın içine giresim geliyor
 
Sıkıldım vallahi ben, ah çektirdi
Efkarlandım bir sigara yaktırdı
Bu Ergün’ü usandırdı bıktırdı
Hayalsa tekrar kurasım geliyor
 
                    23..03.2007/Ankara
 
              MASAL GİBİ
 
Bir zamanlar Yenişar denen yerde
Bal idik, kaymak idik, şekerdik be,
Vallahi özledim o günler nerde
Sanki mutluluk  neşe,  ekerdik be.
 
Daha köyde yokken kesim moturu
Ağşamdan eğelerdim golusturu
Yanaşırdım şama seksen guturu
On dakkaya varmazdı, yıkardık be.
 
Besmele çekip, der uğurlar ola
Ta erekmeğinde düşerdik yola
Alma goşafına vermeden mola
Tomruk gağnısıyla çıkardık be
 
Gün doğmadan evvel makdaya varıp
Yüklerdik gağnıyı, zencirle sarıp
İyicene sıkardık olu burup,
Tedbir için de ganca çakırdık be
 
Dereleri rampaları aşardık
Öküz çekmezdi, zıvgara goşardık
Haydaaa diye bağırırken coşardık
İnişlerde firen sıkardık be.
 
Gağnı tekerinden yollar tozardı
Bitmezdi yol uzardı da uzardı
Ağıllaca depo, sanki pazardı
Keyfe gelip garşıdan bakardık be
 
Gağnıyı yıkıp pusulayı alıp
Alınları elin tersiyle silip,
Yıktığım tomruğa şöyle yan gelip
Yaslanıp bir cığara yakardık be
 
Bağdaş gurup azık gabını açıp
Çomaç dürüp, gaveteye tuz saçıp
Dermen arığından da suyu içip
Gerinerek bir ohhhh çekerdik be
 
Ergün’üm anlattım bir günlük fasıl
Masal gibiydi ama, hepsi asıl
Nerden bilecek bunu yeni nesil
Bugün olsa madalya takardık be
 
                    Ergün Uçar
             21.03.2007/Ankara

 
   CÜMLE ÖĞRETMENLERE
 
Bugün yirmi dört kasım senin günün
Hayatımda en önemli yer senin
Bu gün senin bayramın hem de düğün
Tarifini yapmak bana zor senin.
 
Yedi yaşımdan başlayıp bu yana
On beş sene muhtaç oldum ben sana
Hakkınızı helal eyleyin bana
Yediğim lokmada hakkın var senin
 
Nasıl anlatsam seni derken nasıl
Yakaladım gerçeği şimdi asıl
Sana emanet dendi yeni nesil
Namus senin, şeref senin, ar senin
 
Bendeki sana karşı olan duygu
Fatihin hocasına duyduğu saygı
Duymamak için gelecekten kaygı
Eksilmesin gözlerinden fer senin
 
Müsaade et elini öpmek borcum
İstediğin emirdir yapmak borcum
Her güzelliği senden kapmak borcum
Yüreğinde yanan ateş kor senin
 
Ergün’e sormayın bu sevgi niye
Layık mı hepsi bu sevgiye diye
Hak edene kurban, canım hediye
Bilmeyenler değerini kör senin.
 
                  1988 Etimesgut/Ankara
                                  Ergün UÇAR
 
 
                                 Aşık Veysel Yıldızer dostumun
                                 Televizyonda rahmetli eşi için
                                   Söylediği türküyü dinlerken.
 
 
                  TAZİYE
 
Dinledim seni dolarak gözlerim
Hüküm Hak’tan başın sağ olsun dostum
İnan tutmaz oldu bir an dizlerim
Mekanı cennet bağ olsun dostum
 
Takdir-i ilahiye söz bulunmaz
Alın yazısıdır neden bilinmez
Kalanlara sabır, ölenle ölünmez
Günahı inşallah yeğ olsun dostum
 
Bu dünya imtihan işte soru bu
Soruların içinde en zoru bu
Yüreği yakan ateşin koru bu
Dua yüreğinde çığ olsun dostum
 
Allah kimsenin bozmasın başını
Kalanların uzun eylesin yaşını
Sabır ile silip gözün yaşını
İman dolu göğsün dağ olsun dostum
 
Ergün’üm sana dilerim taziye
Hemi sana hem de iki kuzuya
Boyun ince Hak’tan gelen yazıya
Biraz olsun acın sığ olsun dostum
 
                                 23.03.2005
                              Sincan/Ankara
 
            TEŞEKKÜRNAME
 
Selamünaleyküm Mazmuni gardaş
Davete icap ettin sağ olasın
Hak yolunda senle olalım yoldaş
Gönülleri bürüyen ağ olasın
 
Yüreklisin esirgeme sözünü
Gümbürdesin susturma hiç sazını
Savunmaya devam eyle tezini
Herkes içsin suyundan sığ olasın
 
Ağrı dağı gibi dik olsun başın
Cenab-ı Hak uzun eylesin yaşın
Her iki cihanda tam olsun işin
Köhne dünyaya yeni çağ olasın
 
Her hususta, her yerde, her yönünde
Cümle engeller düz olsun önünde
Pişman olma hiçbir şeyin sonunda
Başı dumanlı ulu dağ olasın
 
Takma kafaya olmasın hiç tasan
Al kalemi eline işte asan
Doğru bildiğin olsun ana yasan
Fatihin sancağında tuğ olasın
 
Pehlivan ol daima başa güreş
Ufkun daim olsun batmasın güneş
Yalnız değilsin sen, sana Ergün eş
Rahatsız olan olsun tığ olasın
 
                         19.06.1998
                 Etimesgut/Ankara
 
               TÖVBE
 
Yıllardır ettiğim duaya tövbe
Pişmanım gerisini getir Ya Rab
Bu günleri de görmek varmış vay be
Tez elden her bir şeyi bitir Ya Rab
 
Saymadan ne var ne yok her bir husus
Sağ sol ayırma beş yüz elli mebus
Sabaha kalmasın bitsin bu kabus
Çektiğimiz çileyi yetir Ya Rab
 
Şehit anasından her gün intizar
Almaktan kalmadı zaten itibar
Ne lazım bize böyle iktidar
Tuş eyle bizi, yere yatır Ya Rab
 
Selam verip bir dostuma bakmaya
Utanıyorum el içine çıkmaya
Yemin ettim yaptığımı yıkmaya
Tarumar eyle çatır çatır Ya Rab
 
Yeter artık diyelim bu oyuna
Bozkurtumu döndür asli huyuna
Bizi tekrar o barajın suyuna
Can simidi vermeden batır Ya Rab
 
Ergün’üm kalmadı tükendi gücüm
Ülkücü olmak mıydı benim suçum
Yardım eyle yerde kalmasın öcüm
Başbuğumdan var ise hatır Ya Rab
 
                       09.06.2001
                 Eryaman/Ankara
 
   
       VAR MISIN? (Atışma)
 
Kendin istedin benden günah gitti
Duman olup tütmeye var mısın?
İş değişti şimdi o fasıl bitti
Biraz da kavga etmeye var mısın?
 
Boyum birseksenüç, kilom yetmişbeş
Sıkletimde kendime arıyom eş
Benimle her türlü sitilde güreş
Cesaret edip, tutmaya var mısın?
 
Dikkat et hafife alma sakın ha
Eksi pehlivanım benden çekin ha
Zora gelince çıkmasın kokun ha
El ense çekip, çatmaya var mısın?
 
Yeri ve zamanı bıraktım sana
Bekliyorum tez haber gönder bana
Buzağı idin yeni oldun dana
Düşüp çamura batmaya var mısın?
 
Kırılma sözüme özür dilerim
Ağlar isen göz yaşını silerim
Mamanı verir beşiğe belerim
Ninni söylerim yatmaya var mısın?
 
Sürç-i lisan eylemişsem af ola
Gaye muhabbet eylemek laf ola
Gönüller bir aynı yöne saf ola
Daha ileri gitmeye var mısın?
 
Ergün’üm şimdilik kestim sözümü
Bu günlük duvara astım sazımı
Paylaşırım elde koymam kozumu
Daha da kaşıt atmaya var mısın?
 
                         23.06.1998
                Etimesgut/Ankara

                                  Ya Rab….!
 
Biliyorum günahkar bir kulum ben
Haddimden fazla benim suçum Ya Rab
Zarf üstünde mühürlenmiş pulum ben
Kalmadı dayanacak gücüm Ya Rab
 
Umutlarım, hayallerim yıkıldı
Damarımda kan kurudu, çekildi
Ak düştü saçıma, yer yer döküldü
Cayır cayır yanıyor içim Ya Rab
 
Ne olur güç ver, kuvvet ver, azim ver
Bu sorunları aşmaya çözüm ver
Yardım eyle bana büyük sözüm var
Uğrunda kurbandır üç koçum Ya Rab
 
Elimden tut ayağa kaldır beni
Bir fırsat tanı bana, güldür beni
Layık olamasam süründür beni
Biliyorum sende ilacım Ya Rab
 
Rahmansın, rahimsim, derman sendendir
Ne dersen ol olur, ferman sendendir
Sen nasip edersen harman sendendir
Böyledir bilesin inancım Ya Rab
 
                                 2001
                    Eryaman/Ankara
 
       ZAMANI ŞİMDİ
 
Boşa geçirdikten sonra kırk yılı
Şimdiden sonra gülmenin zamanı.
Pas tutmuştu gönül sazımın teli
Artık sazı ele almanın zamanı
 
Böyle biter diye sanırken ömrüm
Dua ederken gelsin diye ölüm
İkinci baharına girdi gönlüm
Yeniden hayale dalmanın zamanı
 
Yirmibeş temmuz doğduğum gün benim
Yüzüm GÜLdü, gönlüm artık ŞEN benim
Umudumsun hayalimsin Sen benim
Aşk pınarından dolmanın zamanı
 
İnanmıştım her yokuşun bir düzü
Olacaktır her gecenin de gündüzü
Alevlendi gönlümde sevda közü
Gözlerimden yaşı silmenin zamanı.
 
El ele, gönül gönüle, göz göze
Gönülden hissederek seze seze
Konuşmaya gerek duymadan söze
Her an birlikte olmanın zamanı
 
ERGÜN yürür artık yere basmadan
Kanatlanıp UÇAR rüzgar esmeden
Ölüm yok bana sen beni asmadan
Senin elinden ölmenin zamanı.
 
                      26.07.2006
                    Yenimahalle/Ankara
 
             UTANIYORUM
 
Bu ses belki de milyonların sesi,
Maziden ta dünden utanıyorum.
Sesi çıkmayanların son nefesi,
Şu anda bu günden utanıyorum.
 
Kimlerden neden, beraber sayalım,
Taşı gediğine doğru koyalım,
Sevinci kederi ortak duyalım,
Evvela ben benden utanıyorum.
 
İstatistiklere bak kaç milyon kaç
Kişi açlık sınırında hatta aç.
El açmış milletim yardıma muhtaç,
Sözde fak fuk fondan utanıyorum.
 
Yıllar yılı un sere sere ipe,
Deniz tükendi dibe vurduk dibe,
Korkarım sonumuz edilmek hibe,
Oynanan oyundan utanıyorum.
 
Çürümüşlük, kokmuşluk diz boyu, diz
Birinden çıkmadan yeni bir kriz,
Firen tutmuyor, felakettir bu hız,
Sonuç kötü sondan utanıyorum.
 
Ay yıldızlı bayrağın gölgesinden,
Taşıdığım kimlik belgesinden,
Anavatanın yedi bölgesinden,
Damarımda kandan utanıyorum.
 
     05.05.2001 Eryaman/Ankara
 
YETER ARTIK
 
Bıçak kemiğe dayandı, yeter be.!
Bu it sürüsü kırılmalı artık,
Terör değil bu, savaştan beter be.!
Savaşsa savaş, girilmeli artık.
 
Oğuzlardan geliyor boyum benim,
Ecdadımdan yadigar huyum benim.
Savaşa girmek düğün, toyum benim
Hücum emri tez, verilmeli artık.
 
Binleri buldu verilen can benim
Durulur mu be, dökülen kan benim
Sahipsiz sanmayın bu vatan benim
Hesap vaktidir sorulmalı artık.
 
Dostu düşmanı ayırıp, seçerek
Planı, oyunu, bozup geçerek
Engel olanı da ezip geçerek
Türkün Türklüğü görülmeli artık.
 
Yansın o dağlar canlı ot kalmasın
Köpek sürüsünden tek it kalmasın
Temizlensin tertemiz bit kalmasın
Öldüren darbe vurulmalı artık.
 
Besideki it başının başını
Kesip köpeklere verip leşini
Dindirip anaların göz yaşını
Yaralar tekrar sarılmalı artık
 
ERGÜN UÇAR, 21.09.2007 Konya.
 
CAİZ ARTIK
 
Bardağı taşıran son damla düştü,
Bardak lafın gelişi, deniz taştı,
Sana söylüyorum PKK puştu,
       Boğazınızı tutup sıkmak artık,
       Caizdir ananızı …mek artık,
 
Gardaşım dedim bir de yalan imiş,
Dost görünmesi kahpe plan imiş,
Koynumda beslediğim yılan imiş,
      Dünyayı başınıza yıkmak artık,
      Caizdir ananızı …mek artık.
 
Nereye girmek lazımsa girerek,
Varılacağı yere de vararak,
Kalıp orada karargah kurarak,
     Ay yıldızı göndere çekmek artık,
     Caizdir ananızı …mek artık.
 
Demiştim sana ya sev, ya da terk et,
Terk etmiyorsan köpek, itaat et,
Artık doldu sana verdiğim müddet,
       Ocağınıza incir dikmek artık,
       Caizdir ananızı  …mek artık.
 
Ergün UÇAR-22.10.2007
 
 
ÇAĞ ATLADIK
 
Aybaşı gelince alıp maaşı
Yan gelip de yatarak çağ atladık.
Eteklerden arta kalan kumaşı
İhraç edip satarak çağ atladık.
 
Bir yana koyup tarihi töreyi
Dünden fersah fersah açtık arayı
Moda uğruna bastırıp parayı
Eskileri satarak çağ atladık
 
Başa geçince işi bilen kişi
Dört yılda halletti kırk yıllık işi.
Her gün televizyondan saat başı
Bülbül gibi öterek çağ atladık.
 
Solladık batıyı yapınca hızı
Onlar örnek alır oldular bizi
Kolay sanmayın geceyle gündüzü
Birbirine katarak çağ atladık.
 
Ergün’den bu kadar anlayın halden.
Gayri her işimiz aşağı belden.
Laikliği bırakmayarak elden
El üstünde tutarak çağ atladık.
 
17.12.1990 Adapazarı
 
BAŞLANGIÇ VE BİTİŞ
 
Okulda seni ilk gördüğümde
Sinemden başladı yakışın beni.
Merhaba deyip selam verdiğimde
On ikiden vurdu bakışın beni.
 
İşte böyle başlamıştı aşkımız
Kavuşmaktan yana yoktu kuşkumuz
Sevgi kalesiyken gönül köşkümüz
Temelden başladı yıkışın beni.
 
Aynı anda çarparken yüreğimiz
Mutlu sona ermekken dilediğimiz
Bükülmezken gönül bileğimiz
Kahretti ansızın büküşün beni
 
Ergün’e tattırdın gerçek ölümü
Mecnun misali kaybettim yolumu
Eğer sorarsan bu gün ki halimi
Evlenmendir ipe çekişin beni.
 
22.09.1989
Tuzla Piyade Okulu.
 
GÖNÜL GÜZERGAHI
 
Kırşehir’de bir güzel gördüm
Rüzgar misali esip geçti
Gönlümü yere kilim serdim
O üzerine basıp geçti
 
Merhaba deyip selam verdim
Vurgun yeyip komaya girdim
İstedim imdat diye yardım
Kaş altında göz kısıp geçti
 
Koştum ardından umut ile
Kovacağını bile bile
Ne geldiyse söyledim dile
Duymayıp surat asıp geçti
 
Yalvardım gel kız etme diye
Yeter artık naz etme diye
Tuttum elinden gitme diye
İterek beni süsüp geçti
 
Ergün’üm gerçek sandım önce
Uyandım ranzadan düşünce
Bu derdi çeken bilir anca
Tekrar yaramı deşip geçti.
 
13.01.1991
Yenişarbademli
 
HAKKIM HARAM OLSUN
 
Ne diyeyim benden başka birine
Yetebildiysen hakkım haram olsun
Mutlu bir yuva bu günden yarına
Çatabildiysen hakkım haram olsun
 
Mazinin üstüne bir perde çekip
Tüm mektuplarımı sobada yakıp
Albümünden resimlerimi söküp
Atabildiysen hakkım haram olsun
 
Demek değerim yokmuş nazarında
Hiç hakkım yok bu sandın üzerinde
Hediyelerimi bit pazarında
Satabildiysen hakkım haram olsun
 
Bir nebze olsun beni özlemeden
Ne hale geldiğimi izlemeden
Kocan ile vicdanın sızlamadan
Yatabildiysen hakkım haram olsun.
 
Ergün’ü yaşarken soktun mezara
Sen kocanla mutlusun bende yara
O güzel günlere hile numara
Katabildiysen hakkım haram olsun.
 
09.12.1989
Yenişarbademli
 
     ALACAĞIM BEN SENİ
 
Bu yola baş koymuşum inan bana
Vara vara alacağım ben seni.
Göreceksin söz veriyorum ben sana
Göre göre alacağım ben seni.
 
Gülüm demişim, sevmişim bir kere
Peşindeyim gider isen her yere
Önüne gonca güller sere sere
Dere dere alacağım ben seri.
 
Bulmuşken istemem seni yitirmek
Hedefimdir seni yola getirmek
Gayem nikah masasına oturmak
Yora yora alacağım ben seni
 
Cümle engelleri eyleyerek düz
Peşinde olacağım gece gündüz
Önünde eğilip eteğine yüz
Süre süre alacağım ben seni
 
Usandırmasın beni bırak nazı
En iyisi gönüllü ol sen razı
Zor kullanmak caizdir inan bazı
Vura vura alacağım ben seni
 
Sebeb sensin bana böyle yazdırdın
Damarıma basıp beni kızdırdın
Ergün’ü kırkından sonra azdırdın
Sara sara alacağım ben seni
 
                             31.07.2007
                         Yenimahalle/Ankara
 
                   DUA
 
Seviyorum, bu aşkı doya doya
Tatmayı nasip eyle ya Rab bana.
Her geçen gün üstüne koya koya
Katmayı nasip eyle ya Rab bana
 
Süzülerek aşağıya belinden
Koklamayı saçının her telinden
Bırakmadan sıkı sıkı elinden
Tutmayı nasip eyle ya Rab bana
 
Bir kutlu sevda bu yüceden yüce
Çok şey değil, istediğim sadece
Helalim olarak ömrümde bir gece
Yatmayı nasip eyle ya Rab bana
 
Bekleyip daha fazla üzülmeden
Yüreğimdeki sevda ezilmeden
Boğazıma lokmalar dizilmeden
Yutmayı nasip eyle ya Rab bana
 
İstemem gayrisin olmasın başka
Çok daha önceden olsaydı keşke
Kırkında kavuştum aradığım aşka
Yetmeyi nasip eyle ya Rab bana
 
Aşığım bu kuluna her bir yönden
Gönlümde kalan hayaller var dünden
Esirgeme bunu kulun Ergün’den
Bu kızı nasip eyle ya Rab bana.
 
                                     16.08.2006
Yenimahalle/Ankara

</div>
 
 
GARDAŞ
 
Bu it başını neden asmıyoruz?
Havale edip bir kuruma gardaş,
Engel olan mı var ki kesmiyoruz?
Sen bari cevap ver soruma gardaş.
 
Kurbanda çok gelsin diyerek eti,
Besiye mi çektik yoksa bu iti.
Ve hayatını eyleyip garanti,
Mehmetçiğe kaldı koruma gardaş.
 
İnsanlık suçu diyenler idama
Astılar, acımadılar Saddam’a.
Sorarlar insanlık bu mu adama?
Vallahi gidiyor zoruma gardaş.
 
Sormadı bana kendi karar verdi,
Okyanus ötesinden gelip girdi,
Canlı yayında darağacı kurdu,
Akıl ermiyor bu duruma gardaş.
 
Kim ne derse desin duymam vallahi,
Birisi söz vermiş, uymam vallahi,
İnsan yerine de koymam vallahi,
Sen ne dersin benim yerime gardaş.
 
Madem öyle, it ürür kervan yürür,
Leşini kırk katır ardında sürür,
Canlı yayınlarım tüm dünya görür,
Gerek var mı daha yoruma gardaş?
 
Bu it başı hala orda kaldıkça,
Benim vatanımda nefes aldıkça,
Sürüsüne ordan haber saldıkça,
Dokunuyor benim arıma gardaş,
 
Benim, senin payın yediği lokma,
Şart oldu bu köpeği ipe çekme,
Sandalyesine senle vurup tekme,
Son verelim artık, pirime gardaş.
 
           Ergün UÇAR- 30.10.2007
 


ZİHNİYET 

Memleketi bu duruma getiren,
Kediye ciğeri veren zihniyet
Her bir türlü güzelliği bitiren,
Bedava mezara giren zihniyet.

 
 

 



Yıllar oldu hasreti yaktı beni
Yenişar’a yetmek ister bu gönlüm
Yaylaların kokusu çekti beni
Kokusundan tatmak ister şu gönlüm

Azık kabını kuşanıp belime
Küçük bir nacak alıp  elime
Bir de türkü dolayıp da dilime
Yola düşüp tütmek  ister su gönlüm

Geledosa varıp kuleye çıkıp
Tam zirveden aşağı doğru bakıp
Seyre dalıp birde sigara yakıp
Gönlümce keyf çatmak ister şu gönlüm

Gece tarla sularken su yıkıp da
İki kıyık söküp ateş yakıp da
Dişlenmiş mi diye açıp bakıp da
Mekke çalıp ütmek ister şu gönlüm

Kanatlı kağnıya geri gererek
Sicim ile kanatlarını örerek
Fes diye başıma mendin sararak
Sarı saman atmak ister şu gönlüm

Kızak yapıp çürük kozdan  kaymayı
Birdir bir oynarken adım saymayı
Ceviz taşlayıp bıçakla oymayı
Horoz çıkarıp ötmek ister şu gönlüm

Unuttum adlarını saysam tek tek
Güvencin taklası, kürütmek, sek sek
Birdirbir, düllük deynek, uzun eşek
Çocukluğuma gitmek ister şu gönlüm

Vatandayım ama gurbeti başka;
Gurbette sılanın hasreti başka
Yüreğime çöken kasveti başka
Alan olsa satmak ister şu gönlüm

Ergün der ki, daha ne söyleyim ben
Kader böyle imiş, ne eyleyim ben
Kuş tüyü yatak olsa neyleyim ben
Kepenekle yatmak ister şu gönlüm

Ergün Uçar

 

 
 
  Bugün 6 ziyaretçiSitemizi Ziyaret Etti.
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol